Romantik ilişkilerde yüksek düzeydeki kırgınlık ve öfkenin çoğu tarafların birbirleri tarafından yeterince sevilmediğinden kaynaklanan bir durumdur. Üstelik bununla birlikte taraflar kırgınlık ve kızgınlarını ifade ederlerken kendilerinin sevilmeye layık olduklarını da düşünemezler. Çünkü değer verdiğiniz birinin değerini düşürürken kendinizi de değerli hissedemezsiniz. Bu noktada ilişkilerin güçlendirilmesi için bazı kaynakların bulunmasına ihtiyaç vardır… Kırgınlık ve kızgınlığın hâkim olduğu ilişkilerde sevi düzeyi de gölgede kalır. Çünkü bu durumda sevgiyi görme olasılığı düşüktür ve tatmin edici hissettirmez. Taraflardan birisinin gösterdiği sevgi, diğeri kızgınken onda pek karşılık bulamadığı gibi yetersiz hissedilmesine de sebep olabilir. Sonuçta kişi kendisini değersiz hissettiği bir ilişkide bulur.
Kızgınlık ve öfkenin ilişkilerdeki değersizlik algısına dair etkisine ilave olarak kendini sevgiye layık görmeyen taraflarda da değersizlik hissi yüksektir ve ilişki doyumu da buna bağlı olarak zamanla zarar görmektedir. Tüm bunları tek bir perspektifte birleştirmek gerekirse taraflardan birisi kırgın ve kızgın olduğunda diğer taraf da bu durumdan ötürü büyük olasılıkla incinmiş veya endişeli olacaktır.
Bu noktada partnerinizin incinmesini en az kendiniz kadar önemsemelisiniz. Karşılıklı olarak duyulan şefkat ilişinin çıkmaza girdiği anlarda bile sevgiye layık hissettirecek ve değersizlik duygusunu törpüleyecektir. Karşılıklı olarak merhamet ve nezaketin egemen olduğu ilişkilerde de ilişki doyumundan söz etmek mümkün olacaktır.
Basit bir egzersiz yapın; tanıdığınız ve sevdiğiniz insanları düşünün… Onları hangi yönlerinden ötürü seviyorsunuz? Nezaketli mi, düşünceli mi, ilgili mi? Yoksa kaba, sinirli ve anlayışsız mı? Muhtemel olasılıkla bir insanı sevdiğiniz açılar o kişinin olumlu yönlerini oluşturacaktır. Ama aklınıza küskün ve sinirli insanların gelmiyor oluşunun sebebi bu kişilerin yanlış yönleri değildir. Olumlu tarafları sevmek her zaman daha kolaydır çünkü iyi hissettirir. Kişide olumsuz bulunan özellik sevgiyi güçleştirir çünkü o kişiler olumsuz özelliklerinin yanı sıra kendilerini sevgiye layık olarak göremezler. Bu durum da başkaları tarafından sevilmeleri önünde yine bir engel oluşturur.
Böylece döngüye giren bir ilişkiden söz etmek mümkündür. Kızgınlık, beraberinde anlayışsızlığı ve sevgisizliği getirir. Çünkü bireyler kızgınlıklarını olumsuz bir duygu olarak görerek kendilerini yetersiz hissederken aynı zamanda karşısındaki kişi tarafından sevilmeyeceğini de düşünürler. Yani ortada tanımlanması gereken bazı duygusal nitelikler söz konusudur. Bunların ilişkiye gölge düşürmemesi önemlidir.
İnsanların kendilerini zaman zaman partnerinin sevgisine layık görememeleri duygusal bir durumdan ziyade eylemsel bir kimlik de kazanabilir. Bu noktada kişiler kendilerini bir türlü partnerine yakıştıramazlar ve sanki diğer insanların kendi ilişkileri hakkında sanki uyumsuz bir çiftlermiş gibi düşündüklerine yönelik şemalar geliştirirler. Bazen bu kişiler kendileri ile birlikte oldukları için partnerinin daha şanslı olduğunu düşünseler de nihai olarak ibreyi kendilerine çevirirler ve değersiz hissetmeye başlayıp partnerinin neden kendisini tercih ettiğini
sorgulamaya girişirler.
Kendini damgalama gerçek ve yaygın bir şeydir. Bu yüzden insanlar buna kolay alışırlar. Üstelik zihnimiz olumsuz düşünceleri canlandırma konusunda çok yeteneklidir çünkü herhangi bir kriz anında durumu önleyebilmek ister. Bu yüzden zihninizdeki olumsuz
düşüncelerin varlığını kabul edin ama onların hayatınıza müdahale etmelerine izin vermeyin. İşe kendinizi severek başlamanın tam da sırasıdır. Eski bir atasözüne göre ‘’ Başkasının seni sevmesi için önce kendini sevmelisin.’’. Çünkü kendimize verdiğimiz değer de başkalarının
değerlerini oluşturmaktadır.
Pendik Psikoloji Danışmanlık Merkezi olarak danışmanlık hizmeti sunduğumuz çeşitli
alanlarımız mevcuttur. Online psikolog desteği almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.